• 0212 274 45 74
  • 0539 545 41 31

Basından Yazılar

120 YIL YAŞAMAK

Diğer yazılar

Dr. Yasemin Arslan Dt. Şule Arslan

tüm yazıları
e-posta gönder

İnsan 120 yıl yaşayabilir mi?

2000'li yıllarda doğan çocukların 100 yaşlarını rahatça bulmalarını beklemenin yanı sıra pek de uzak olmayan bir gelecekte torunlarımızın belki 150-200 yaşlarını görmesi mümkün.

Bilimsel gelişmelerin tıbba hızla yansıdığı ve yaşam süresini uzattığı bir gerçek. İnsan ırkı temel açlık sorununu yendikten sonra gözünü uzun ve daha yüksek konforda yaşamak için açtı. Geriatri yani yaşlılık bilimi gün geçmiyor ki yeni bilgilere ulaşmasın. 2000'li yıllarda doğan çocukların 100 yaşlarını rahatça bulmalarını beklemenin yanı sıra pek de uzak olmayan bir gelecekte torunlarımızın belki 150-200 yaşlarını görmesi mümkün. Kadim zamanların bilgini Lokman Hekim'den bu yana ölümsüzlük otunu arayışımız sürüyor. Peki bilim dünyası yaşamı uzatma yolunda nelerin üzerinde duruyor?

Telomer teorisi: Son yıllarda en çok ilgi çeken teori şüphesiz Telomer teorisidir. Basitçe anlatmak gerekirse vücudumuzdaki hücrelerimizin çekirdekleri içinde 23 çift olmak üzere kromozomlarımız yer alıyor. Kromozomlar DNA zincirlerinden, DNA zincirleri de gen adı verilen birimlerden oluşuyor. Kromozomlarımız şekil olarak ipe benziyorlar. Bu ipin iki ucunda sanki ayakkabı bağının ucundaki plastik gibi onu sıkıca tutan bir yapılanma yer alıyor. Kromozomu ayakkabı bağcığına benzetirsek, telomer de ayakkabının ucundaki küçük plastik parçalara benzer. Yeni doğan bir bebeğin telemorleri uzundur. Yaşam sürerken ve bebek büyürken hücreler bölünüyor. Serbest radikal hasarı, yoğun stres, yanlış beslenme ve sigara kullanımı gibi nedenlerle telomerlerin kısalmasının hızlandığı keşfedildi. Telomer kısalması hızlandıkça sağlıklı ömür süresinin azaldığı da bilinen bir gerçek. Yani bu teoriye göre uzun yaşamın sırrı aslında telomerlerin uzunluğunda gizli. Telomerleri onarmak için telomeraz isimli bir maddeye ihtiyaç duyuluyor. Telomeraz vücudumuzda yapılan organik bir enzim ve 3-4 aylık bir iyi yaşam programı ile bile artış gösteriyor.

Serbest radikallerin ve anti-oksidanların rolü: Yediğimiz yiyeceklerden alınan besinler vücudumuzun ihtiyaç duyduğu işlevleri gerçekleştirmek için enerjiye dönüştürülüyor. Bu dönüşüm mitokondri dediğimizi hücre bölümünde gerçekleşiyor. Bu dönüşüm sırasında serbest oksijen radikalleri yani oksidanlar oluşur. Bazı antioksidan besinleri hatırlatırsak; böğürtlen, karadut, mürdüm eriği, kiraz, siyah beyaz ve yeşil çay, domates, havuç, kırmızı üzüm, brokoli benzeri renkli taze sebze ve meyveler...

Hormonlar: İlerleyen yaşla hormon üretimi de değişkenlik göstermeye başlar. Bu da vücuttaki yağ oranının artmasına, kas hacminin azalmasına, saçlarımızın dökülmesine ve kemik erimesi gibi bir takım değişikliklere neden olur. Özellikle östrojen, testesteron, DHEA, büyüme hormonu, insülin ve melotonin çok önemli hormonlardır ve onları zaten gençlik hormonları olarak da biliyoruz. Menopoz ve andropoz dönemlerinde hormonlarımız genellikle ciddi seviyede azalırlar. Bu azalma en çok 40-50 yaş aralığında olur. Bu dönemde egzersiz, doğru nefes teknikleri ile nefes almak ve doğru beslenme ile hormon dengenizi koruyabilirsiniz.

Bağışıklık sistemi: Bağışıklık sistemimiz vücudumuzun neredeyse kalesidir. Bu kale sizi virüslere, bakterilere, mantarlara, toksinlere, ilaçlara ve bazı bitkilerin alerji benzeri yan etkilerine, kanser hücrelerinin gelişmesine ya da vücutta hasar oluşturabilecek potansiyel zararlı maddelere karşı korur.

Bağışıklık sistemimiz ilerleyen yaşla, yorgunlukla, aşırı beslenmekle, stresle, hareketsizlikle birlikte zayıflamaya başlıyor. Sağlıklı ve huzurlu bir hayat ise bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor.

NO: Vücudumuz tarafından organik olarak üretilen ve adına nitrik oksit denilen bir molekül. NO, damarlarımızın iç yüzeyini kaplayan bir zar tarafından üretiliyor. Sağlıklı vücut endotel için fizyolojik olarak gerekli miktarda NO üretir. NO çok kısa ömürlüdür, bir saniyeden daha kısa bir sürede salgılanıp yok olmaktadır. NO üretimi sağlıklı gıdalarla ve günlük egzersizle artarken, hayatı olumsuz yönde etkileyen yaşam tarzı nedeniyle de düşüyor. Bugün dünyada dakikada ortalama 32 kişi kalp krizi nedeniyle hayatını kaybediyor. Siz bu satırları okuyana kadar dünyada ne kadar çok kişi hayatını kaybetti bile... Bu yüzden zamanın farkında olmakendinize gereken önemi vermelisiniz.


Paylaş: